Herkesi kendi doğruları ile sevmeyi öğrenmenin adına "insanlık" denir...

"Ayşaba ben geyim", "Amed dayı ben lezbiyenim" gibi mesajları gördüm geçen gün... İsimleri ben uydurdum. Aklımda kalmadı... 

"Gay", "mutlu" demek...

"Ayşaba ben geyim" veya "gayim" diyen kişi, cinselliğiyle ilgili olarak "mutlu"dur...

Ama siz O'nu çok seviyorsunuz ve hala "gay olmak" sizin için "ayıp" ya da "tabu" mudur?

"Aman canım oğlum, sakın olma" deyip tepki mi göstereceksiniz?

O'na küsecek misiniz?

O'na verdiğiniz desteği geri mi çekeceksiniz?

Hatta ve hatta "tedavi!!!" mi ettireceksiniz?

Önemli olan, sizin doğrularınızı değil, O'nun doğrularını anlamaktır...

"Karşılıksız sevgi"dir aslında bunun bir diğer adı... Karşılıksız sevdi değil mesela karşılık beklemeksizin sevgi de diyebiliriz

Ben çocuklarımı karşılık beklemeksizin severim mesela... 

Ve onların bütün doğrularına saygı duyarım... Beni sevmeleri için zorlamanın saçma ve aptalca olduğu inancındayım ki çok da komik bir şey! Sev beni babacığım! Şaka gibi... 

Haaa çocuklarımda "bana göre yanlış saydığım bir şey" mi gördüm?

20 yaşlarına geldiler, benden daha iyi teknoloji kullanıyorlar ve benden 30 yaş küçükler... Onların mutlaka farklı dünyaları vardır...

"Hayır baba, yaptığımız yanlış değil" dedikleri anda, "yanlış olduğunda ısrarlıyım" diyebilirim ama cezalandırmak ya da küsmek gibi bir tavra girmem... Trip atmaya başlamam... Hele hele çocuklarımla ilgili dedikodu hiç yapmam... Anlamak için çaba harcarım mesela... 

"Hayır ben sizi çok seviyorum, doğru benim doğrumdur, ya bu doğruya uyarsınız ya da size küserim, asarım, keserim" demek çok mantıksızdır... 

Elbette benim düşüncelerimdir bunlar...

"Herkes benim gibi düşünmeli" şeklinde bir megaloman duruşum da yoktur!


Kimse işsiz kalmasın,ölmesin


Mesela Kıbrıs sorununda da binlerce insan benden farklı düşünebilir. Hatta şöyle söyleyeyim; belki de 500 bin Kıbrıslı Türk benden farklı düşünüyor... 

Hayatımda bir tek defa, Kıbrıs sorununda benden farklı düşündüğü için, her hangi birinin - faşist dahi olsa -  işsiz ve aç kalıp ölmesini istemedim!

Ama Kıbrıs sorunuyla ilgili düşüncelerim nedeniyle, aç kalıp ölmemi isteyen çok kişiyle karşılaştım.

Ellerinden geleni artlarına koymadılar!

Sadece iğrendim... Çünkü "insanı düşüncelerinden dolayı cezalandırmak isteyenler faşisttir" ve dünyada "selam verilmemesi gerekenlerdir"... Yine de "ölsünler"de değilim! 


Karşılıksız sevebilmek


Karşılıksız sevmek meselesine geri dönelim... 

Köpeklere bakalım... 

Bugüne kadar belki 10 kadar köpeğim oldu... 

Şu anda yok... 

Bu arada özel hayatımdaki bazı değişiklikler nedeniyle köpeklerimden de ayrılmak zorunda kalmak, bana en çok koyan şeydi... 

Neden köpekler?

Çünkü gerçekten, "karşılıksız sevebilen" bir tek onlardır...

İki okşama, biraz yemek, bir kaç kemik, biraz oyun, biraz yürüyüş, biraz av...  

Hiç bir çift göz, köpeğinizin gözleri kadar sevgi dolu bakamaz... 

Köpek, kendi doğrularını değil, sizin doğrularınızı sever... Saygı gösterir... O doğrulara sadıktır...

Ne acıdır ki, sevmediğimiz - kızdığımız birçok insana "köpek" diyoruz... 

Çok yanlış!

Kötü bir insana "köpek" demek, o insanı "iyi" yapar... 

   

Herkesi kendi doğruları ile sevelim


Sevelim... 

2017 sevgi yılımız olsun...

Ve herkesi, kendi doğruları ile sevmeyi deneyelim...

Kendi doğrularımızla değil... 

   

Ve Lefke


Kimse inkâra kalkmasın... Kimse, "ben şunu yaptıydım, biz şunu getirdiydik" de demesin.

Lefke'yi, 1974 sonrası tüm yönetimler inkâr etti, ihmal etti... 

Oysa, mesela siyaseten en fazla değer verilmesi gereken, en sağlam "Türk Malı" toprakların olduğu bir bölgeydi Lefke... 

Çıkmaz Sokak olarak kenara itildi... 

O kadar ki, Lefkeli'nin öfkesi, bir kaç yıl önceki o ahlaksız kupa finali maçında, patlama noktasına gelmişti...

Girmeyeceğim o final meselesine... 

Geçti!

Lefkeli, o finalde yaşanan iğrençliği, bariz şikeyi kesinlikle affetmiştir ama unutmamıştır... 

Evet, Lefke yatırımsız bırakıldı.

Lefke, unutuldu... 

Hastanesi bakımsızlığa, doktorsuzluğa terk edildi... 

Doktor gönderemeyen kişiler, "Sağlık Bakanı" unvanlarını hiç utanmadan korudu ama... 

Lefke'de sivil toplum örgütleri, hiç oturmadı, hiç dinlenmedi... 

Lefke'ye hep sahip çıktı.

Seslerini hiç kısmadılar.

Hep haykırdılar...

Sonuçta, tıpkı o sivil toplumları gibi, Lefke'yi çok sevdiğini çok yakından bildiğim Başbakan Hüseyin Özgürgün ciddi anlamda ağırlığını koydu... 

İçişleri Bakanı Kutlu Evren ve ekibi ile meclisteki ilgili komisyon çok hızlı davrandı. Lefke hak ettiğini aldı. İlçe oldu. 

Bu karar kâğıt üzerinde kalmamalı...

Lefke, benim doğum kütüğüne kayıtlı olduğum bir ilçedir artık... 

Doğduğum hastane Lefke ilçesindedir... Yaşamımın ilk 18 yılının geçtiği, Gaziveren köyü, Lefke kasabası ve Yeşilırmak köyü bu ilçededir... 

Çok mutlu oldum. 

Doğru bir karar.

Lefke ve bölge insanına 1974 sonrası ilk kez değer verilmiştir... 

Aman bu karar öyle havada asılı ya da kâğıtta yazılı kalmasın... 

Lefkeliler, bölgeliler, artık "ilçeye" daha sıkı sarılsın...